MATERYAL GELİŞTİRME VE KULLANIMI

7 Kasım 2007 Çarşamba

OKUMALAR

OKUMA-1 HAKKINDA YORUM YAZIN

28 Yorum:

  • saat: 12 Kasım 2007 10:28 , Blogger Mikail (No:17) dedi ki...

    Osmanlı döneminde uygulanan eğitim, kuruluş ve yükselme devirlerinde daha çok öğretmen ilerleyen dönemlerde Osmanlının aldığı askeri başarısızlıklar sonucu yapılan reformlar sonucu oluşturulmaya çalışılan eğitim ise daha çok öğrenci merkezli olmuştur. Yani eğitimin Osmanlıda gelişmesi askeri sebeplerden dolayı kaynaklanmış diyebiliriz. İlk dönemlerde uygulanan eğitim tarzı öğrenciye kitap dışında fazla bir şey katmadığından dolayı genel olarak eğitim düzeyi belli bilgilerin tekrarlanması olmuştur. Zaten yüzölçümü ve nüfus olarak oldukça büyük bir devlet olan Osmanlıda merkez harici yerlerde ne kadar eğitim öğretim ortamı sınırlı kalmıştır, ki günümüz şartlarıyla bile bazı bölgelerin hala eğitim ve öğretimde eksik olduğu bir gerçektir. Yani Osmanlıda gerçek anlamıyla eğitim sadece merkezdeki okullarla sınırlı kalmış gibi görünüyor. Değerlendirmeleri bu okullar üzerinden yapmakta mantığa uygun gibi duruyor. Yapılan reformlar ve uygulamalar günümüz Türkiye’sinin eğitim temellerini atmış sayılabilir. Köy Enstitüleri fikrinin bile o dönemde doğması iyi bir delil gibi duruyor. Ama hocamızın tespitiyle paralel olarak yeniliklerin yada reformların bireysel olarak kalması ve yaygınlaştırılamaması ,ki bunda daha önceden söylediğimiz yüzölçümü ve nüfus olarak büyük olmanın de etkisi olduğuna inanıyorum, olumsuz etkileyen başlıca etken gibi görünüyor.
    Mikail Bayram 060623017

     
  • saat: 12 Kasım 2007 13:10 , Anonymous Adsız dedi ki...

    Osmanlı Devletinde eğitim ilk başlarda çeşitli kurumlrca veriliyormuş. Bunlar :medreseler, sıbyan mekteleri, askeri ve yönetim amaçlı mektepler ve gayrimüslimlere ait mektepler.

    Burada medreselerin özel bir yeri var . Çünkü Osmanlı devletinin kuruluşundan 18. yy’ la kadar eğitimde en önemli kurum olmuştur….

    Osmanlı medreselerinde sınıf geçme gibi bir uygulama yoktu. Ordaki uygulama kitap geçme şeklinde bir uygulamaydı. Acaba doğru bir sistem miydi. Günümüzde de yapılsa nasıl olur pekte işe yarayacağını sanmıyorum .

    Verilen örnekler ilgi çekici. Günümüz eğitim sistemine uygun örnekler içeiryor.. fakat kullanımdaki yaygınlığı hakkında kesin bilgiler olmadığı için fazla bir şey söyleyemiyoruz…..
    İbrahim Hakkı Erzurumi’ ni sözü bize biraz kaynak olabiliyor

    “Sen ilmi hiç saklı tutmayasın,
    Öğrenci okut kim unutmayasın”
    Bu söz Şu na kanıttır. En iyi öğrenme yöntemerlinden birisi olan anlatarak öğrenmeye örnek bir sözdür. Fakat ne kadar uygulanmıştır..

    Medereslerin eğitimde yetersiz kalmalarının en büyük sebeblerinden birisi olarak matbbaa’nın eğitimi alanında geç kullanılmaya başlaması gösterilmiştir.
    Tanzimat dönemiyle birlikte eğitimde yenilik hareketlerine hız verilmiştir.
    Çağdaş öğretim teknolojilerine geçiş ise 1846 yılında kurulan “Meclis-i Maarif-i Umumiye” ile başlamıştır.

    Öğretim teknolojileri açısından diğer önemli bir gelişme de Ahmet Kemal Efendi’nin 1848 yılında Maarif-i Umumiye Nazırı iken Almanya eğitim sisteminden etkilenerek rüşdiyelere harita, küre gibi yeni ders araç ve gereçleri getirmesidir. Böylece “Usul-û Cedid” adı verilen yeni yöntemler ve modern ders araç gereçleri ilk kez kullanılmaya başlanmıştır .Bu yöntemlerle görsel öğelerin sınıf ortamına girdiği, öğretimin soyuttan somuta kaydırılmaya çalışıldığı görülmektedir.

    1860 yılında uzaktan eğitimin ilk örneğini görmekteyiz. Derslere devam edemeyenler için dersler Takvim’i vak’ayi gazetesinde yayımlanmıştır.

    II. Meşrutiyet Döneminde de uygulamalı eğitime önem verilmiştir.

    Sonuç olarak baktığımızda Osmanlı da öğretim teknolojileri farklı şekilde de olsa uygulanmaya çalışılmıştır.

     
  • saat: 12 Kasım 2007 14:56 , Anonymous Adsız dedi ki...

    AHMET KURT 050623019

    Kavram olarak olmasa da kullanım olarak öğretim teknolojisi Osmanlı döneminde kullanılmakta olduğunu gördüm. Eğitim olarak öğretmen merkezli bir anlayış hakim olsada bazı eğitimcilerin öğrenci merkezli bir anlayışı uygulamaya koymaya çalışmışlardır; ama tabiî ki o dönem de din ve geleneklerin hakim olduğu eğitim anlayışının bazı gelişmelere engel teşkil ettiğini ama eğitimdeki disiplini sağladığı da bir gerçektir. Her ne kadar ezberci de olsa bu kanaatimce böyledir.

    İmparatorluğu ayağa kaldırmanın eğitimden geçtiğini bu eğitimin daha da modern bir hale getirilmesi gerektiğini anlamışlardır ve doğal olarak bunun ilk olarak askeri alanda kullanılması gayet normaldir. Tanzimat Dönemi eğitimindeki modernleşme hareketlerine bakıldığında, medrese dışındaki örgün eğitimde ilk, orta ve yüksek şeklinde bir derecelendirmeye gidildiğini ve değişmeler kâğıt üzerinde uygulanmıştır.

    Elbette dergiler ve gazeteler sayesinde imkânı olmayan halka ulaşmak çok mühim bir gelişmedir ve bu halkın eğitilmesi ve bilinçlendirilmesi açısından büyük bir gelişmedir.

    II. meşrutiyet döneminde eğitimin ezbercilikten kurtulması ve deneye ve gözleme dayandırılması eğitim teknolojisinin yavaş yavaş gelişmesi anlamını taşır. Tabi bu Osmanlıya yeterli olmadığı görülüp sadece ömrünü biraz uzatmasına yardımcı olmuştur. Bir başka faydası cumhuriyet dönemindeki değişikliklere zemin hazırlamıştır. Burada dikkat çeken faktörlerden biri kuşkusuz daha yararlı olabilecek görüşleri üne süren insanların eğitimcilerin baskı yüzünden düşüncelerini tam anlamıyla uygulayamamışlardır.

     
  • saat: 12 Kasım 2007 22:01 , Anonymous Adsız dedi ki...

    Öğretim teknolojisi kavramı ve kapsamı açısından her ne kadar yakın zamanda tartışılmaya başlanmışsa da aslında temelini bir geçmişe dayamıştır. Geçmişteki her türlü gelişim bu günkü düzene bir destek çivisi çakmış, daha iyiye doğru adım atılmasına olanak sağlamıştır.
    Türk öğretim teknolojisi hakkında sadece günümüzde kullanılanları söylemek ve geçmişi bir kenara atmak hata olacaktır. Osmanlının kuruluşundan T.C’ nin kuruluşuna kadar dönem dönem öğrenimde reformlar yaşanmıştır. Bu dönemlerde eğitim en iyi nasıl yapılırın cevabı aranmış ve bir yandan da yeni fikirlerle eğitim-öğretimin devamlılığı sağlanmıştır.
    Osmanlı kuruluş döneminden 18.yy daki reformlara kadar öğretim işini yüklenen kurumlar öğrenciyi kitap bitirme şeklinde bir eğitime yönlendirmiş. Bu tarz eğitim okullarda ki yaşamı kısa süreye indirse de edinilen bilgilerin çeşitliliğini kısıtlayabiliyordu. Tabi ki bu dönemde de araştırmacı olan ve gelişimini sınırlamayanlar çeşitli dallara uzanıp, mümkün oldukça çok bilgi edinmeye gayret ediyordu. Bu dönemde bilimsel gelişimi amaçlayan Fatih tarafından yabancı alimler İstanbul’a çağrılmış onlardan faydalanmak istenmiştir.
    Genel olarak ilk dönemden sonraki dönemlerde güçsüz düşen devleti güçlendirmek ve orduya yeni bir anlayış getirmeye çalışan Osmanlı, eğitimini modernleştirmeye çalışmış, yeni verileri eğitime katmış, yeni okullarla teknolojik gelişimi yakalamaya çalışmıştır. Her ne kadar devletin güçlenmesi istense de bu devleti güçlendirememiş sadece destek tahtalarının bir müddet daha dayanmasını sağlamıştır.
    Dönemlerdeki kaygılar Osmanlı eğitimini şekillendirmiştir. Örnek olarak Abdülhamit dönemindeki padişaha bağlı insanlar yetiştirme gayretini söyleyebiliriz. Bu dönemde ve II. Meşrutiyet de günümüze yakın teknik ve bilimsel uygulamalar yapılmıştır.
    Her ne kadar ülkemizde yakın zamanda gündeme gelen ve tartışılan öğretim teknolojileri Osmanlı döneminde az da olsa kullanılmış ve teknolojik gelişimler yaşama ve eğitime aktarılmış, eğitimin ve öğretimin yapısını değiştirmekle beraber mevcut yapının da değişmesini sağlamıştır.

     
  • saat: 13 Kasım 2007 02:54 , Blogger ibrahim dedi ki...

    İbrahim Çelik
    Osmanlı devleti döneminde öğretim teknolojileri incelendiğinde öğretim teknolojileri bir alan olarak incelenmese de eğitimdeki kullanımı ve geliştirilmesi gerçekleşmiştir.Osmanlı Devleti Avrupa daki Reform ve Rönesans hareketine kadar askeri ve eğitim alanında gayet ilerideydi. Osmanlı’nın bu şekilde ileride olmasında eğitim de öğretim teknolojilerini kullanmasıdır. Bunun en güzel örneği eğitim de öğrenci merkezli eğitim yapmasıdır. Bunu da şu şekilde yapmaktaydı; Öğrenci kendisinden daha düşük seviyede olan öğrenciye ders vererek hem kendisi daha iyi öğrenmiş oluyordu hem de karşı daki öğrencinin öğrenmesi sağlanmış oluyordu. Ancak o dönemlerde ki eğitim deki en büyük sıkıntı ezberci mantığının hakim olmasıdır.
    17. yüz yılda Osmanlı da gerçekleşen askeri yenilgiler Osmanlı’nın eğitim deki sıkıntıların varlığının kabullenmesine sebep oldu. Genel ihtiyaçları belli bir düzeye kadar karşılayan eğitim sistemi, 16. yüzyıldan sonra çağın ihtiyaçlarına cevap vermekte zorlanmaya başlamış bundan dolayı imparatorluğu yeniden eski gücüne kavuşturmak amacıyla başlayan gelişme ve arayışlar, eğitim sisteminde kullanılan yöntemlerin modernleşmesini zorunlu kılınmıştır.Osmanlı’da gerçekleşen yenilikler I. Abdülhamid Dönemi’nde askeri eğitim alanında başlamış, III. Selim ve II. Mahmut Dönemi’nde devam etmiştir. Tanzimat’la birlikte köklü değişiklikler yapılmaya çalışılmış, II. Abdülhamid ve II. Meşrutiyet Dönemi’nde eğitim alanında uygulamaya geçirile bilmiş çok fazla yenilik yapılmıştır. Osmanlı bu yenilikleri yaparken her zaman Avrupa’dan etkilenmiştir. Osmanlı’da bu yeniliklerin yapılmasının temel sebebi Avrupa’yı eğitim, askeri, sosyal ve ekonomi alanlarında yakalayabilmek olmuştur.
    Osmanlı’da yeni yöntem ve teknolojik uygulamaları uygulayabilmek için yapılan çabaların genelde teorik düzeyde kaldığı,eğitim kurumlarında uygulanamadığı ve bu nedenle yenilikler çokta yaralı olamamış ve devamı gelmemiştir. Ancak şimdi bile çok yeni sayılabilecek yöntem ve tekniklerin tartışılan olan o dönemde kimi eğitimciler tarafından dile getirildiği ve eğitim ortamlarında uygulanmaya çalışıldığı da görülmektedir.

    .

     
  • saat: 13 Kasım 2007 02:59 , Anonymous Adsız dedi ki...

    Eğitimde ve öğretimde teknolojinin kullanılması, okuduğumuz metinden de anlaşılacağı gibi 11.yüzyılda ve hatta daha eski dönemlerde de kullanılmıştır.
    Materyal kullanımı her dönemlerde kendini geliştirerek ilerlemiştir.Öncelikle neden materyal kullanılır sorusuna cevap vermek daha doğru olur!

    Dünya da ki tüm devletler bu güne kadar olduğu gibi bundan sonrada hep çatışma ve yarışma içerisinde olacaktır…Hal böyle olunca her devlet kendini geliştirmek zorunda aksi takdirde varlığını sürdürmek hiçte kolay olmayabilir…Hem huzurun sağlanması hayat standartlarının artması v.b her şey için gelişmek çok önemli..Gelişirken de daha çabuk ve etkili nasıl gelişebilirim sorusu geliyor karşımıza,sonuçta ömrümüz çok kısa ve öğrenilecek şey çok fazla.işte eğitimde materyal kullanımının nedeni karşımıza çıktı.Daha çabuk daha etkili daha yeni öğrenme şekillerinin gerisinde kalmamak için eğitimi kolaylaştırmalıyız,daha zevkli hale getirmeliyiz yani kısaca az zaman da çok şey yapmalıyız ve bunun için de eğitimde materyal kullanıyoruz…

    Materyal kullanımı teknoloji geliştikçe artmış ve bilgiye ulaşma hızı da buna paralel olarak artmıştır.Osmanlı dönemini ele alırsak ilk olarak medreselerdeki derslerde sınıf ların kullanımı,sonra kara tahta kullanımı gelişmiştir.Daha sonraki dönemlerde geometri dersi için cetvel kullanımı,ders kitaplarının yaygınlaşması,coğrafi keşiflerden sonra haritaların ve küre kullanımı artmıştır.Daha sonra eğitim dallara ayrılmıştır ilk üniversiteler kurulmuştur,ilk ve orta öğretim okulları kurulmuş ve örgün eğitime geçilmiştir.Matbaa nın gelişimi ile yabancı ve yarli kitaplar basılmış dergiler kullanılmıştır derslerde.Bilginin artışıyla dersler bölümlere ayrılmış yeni dersler çıkarılmıştır.

    Günümüzde ise materyal kullanımı hızla artmakta dır çünkü teknoloji artık çok ilerledi.Dersleri bizzat uygulama yaparak işleyen okullar ve üniversiteler bulunmakta.Bilgisyarın ve internetin çıkmasıyla artık isteyen istediği bilgiye rahatça ulaşabiliyor.Okullarda bilgisayarın yaygınlaşmasıyla öğrenciler eğlenerek bilgi öğreniyor derslerin sıkıcılığı ortadan kalkmış oluyor.Artık her okulda projeksiyon bilgisayar internet bulmak çok kolay.Teknolojinin artması materyali de artırıyor ve ucuzlaştırıyor.Yani materyal kullanımı geçmişte olduğu gibi gelecekte de kullanılmaya devam edecek.
    Mustafa MAKAS 060623008

     
  • saat: 13 Kasım 2007 03:02 , Anonymous Adsız dedi ki...

    Öğretim teknolojisi kavramsal olarak yeni bir açılım olsa da aslında farklı ad ve uygulama olarak geçmişimizde de varlığını gösteriyor. Eğitim İletişimi ve Teknolojisi Topluluğu’nun (AECT) her ne kadar bu kavramın tanımını yapmaya çalışmış olsa da bu tanım, kavramı tam karşılayamamış ve sınırlarını daraltmıştır. Halbuki pratikte geçmişimiz, tarihimiz bize bu kavramın uygulama çabalarının olduğunu açıkça göstermektedir.
    Bugünkü Türkiye de ise bu alana olan ilgimizin günden güne büyüdüğünü görmekteyiz. Türkiyenin ve bizlerin burada bir avantajı vardır ki o da bu alanın daha önce bizim tarihimizde kulanılmış ve dolayısıylada tecrubesinin olmasıdır.
    Osmanlı devletinin çok uluslu olmasına rağmen altı asırdan fazla ayakta kalması o dönemin şartlarında gerçekten çok güç ve büyük çalışmalar isteyen bir durumdur.Tabi bu çalışmaların başında da eğitimin geldiğini hepimiz biliyoruz. Osmanlıda eğitime şöyle bir bakacak olursak öğretim teknolojisi kavramının bu eğitim deki yerini rahatca görebiliriz.
    Osmanlıda çeşitli medreseler ve mektepler vasıtasıyla verilen eğitimin o günkü şartların ve teknolojilerinin bütün olanaklarını kullanan bir yapısı vardı fakat hepimizin de bildiği gibi Osmanlı aslında askeri bir devletti bu yüzden de askeriyeye daha fazla önem vermeliydi tabi o günün şartlarıda aslın da bunu gerektiriyordu. Bu sebeptendir ki eğitimin biraz daha askeri nitelikte olduğunu görürüz. Osmanlı bazen zamanın şartlarından ve bazen de devletin salameti için zaman zaman teknolojiden uzak kaldığını gözlemlemek mümkündür örnek verecek olursak : Osmanlı devletin de matbaanın bir ara kaldırılıp ta ki lale devri denilen dönem de geri getirilmesi ve belirli sayıda ve konu da kitap basılması iyi bir örnektir.
    Osmanlıda zaman zaman teknolojiden uzaklaşma ve hatta takip edememe sorununa çeşitli ıslahatlarla çözüm olmaya çalışılmışsa da tam yeterli çözüm olmuş diyemeyiz. Fakat yinede eğitim alanın da ki teknolojinin varlığını açıkça gözlemlediğimiz ortadadır . ayrıca bu alanın varlığını sürdürmesi için Osmanlının yaptığı yenilikler tarihimizin bu alana önem verdiğini göstermektedir. Bizim ise aslında bu alana ve uygulamalara onların bıraktığı noktadan başlamış olduğumuzu görmekte ve bunun la gurur duyup her zaman daha iye ve daha güzele ve daha ileriye taşımanın verdiği hazı duyacağız.

     
  • saat: 13 Kasım 2007 04:57 , Blogger nt dedi ki...

    OSMANLIDA EĞTİM TEKNOLOJİLERİ
    Öncelikle Osmanlı eğitimi hakkında yeterli bilgi edinebileceğimiz hoş bir çalışma hazırlanmışOsmanlının kuruluş döneminden yıkılış dönemine kadar eğitim kısmen özetlenmiş. Ve Tanzimat dönemine kadar eğitimin ekseriyet itibariyle kitap geçerek olduğu belirtilmiş.U ve O sistemiyle öğrencilerin sıralanıp kitaplardaki konuların baştan sona işlenmesi anlayışının benimsendiği anlatılmış.
    Bazı eğitim bilimciler Osmanlı eğitim sisteminin bu dönemi için bazı farklı görüşler beyan etmişler. Bir kısmı öğretmenin ortaya geçip kitabı okutup yorum yaptığını düşünmüşler ve bu sistemin öğretmen merkezli olduğunu savunmuşlar. Diğer bir kısmı ise öğretmenin sadece ortada oturup öğrenciyi yönlendirdiğini tahayyül etmiş, bu sistem öğrenci merkezli sistemdir demişler. Ben bu konu hakkında textte adı geçen ilim adamı eğitimcilerin temelde bir değerlendirmede bulunmalarının yanlış olduğunu düşünüyorum. Çünkü böyle bir tarz eğitimin öğrenci veya öğretmen merkezli olup olmadığı tam olarak söylenemez. Bana göre bu noktada insiyatif hocadadır artık. Eğer kendisi öğrenciyi aktif veya pasif görmek istiyorsa bu onun elinde olan bir şeydir.
    Daha sonra textte ‘Bu talimatnamedeki kara tahtanın bir ders aracı olarak kullanılmaya başlanması, öğrencilerin divit ve sözlükten yararlanmaları gibi değişiklerden ötürü, bu talimatnameyi sadece modern laik eğitimin değil, aynı zamanda çağdaş öğretim teknolojilerinin de başlangıcı kabul etmek yerinde olur.’ denerek çağdaş öğretim teknolojilerinin başlangıç noktası; divit, sözlük ve kara tahta olarak belirtilmiştir. Bu tespite de katılmıyorum. Bana göre çağdaş teknolojik uygulamanın başlangıcı matbu kitapların eğitimde kullanılmaya başlanmasıdır ki bu kara tahta ve divit ve sözlükten öncedir.
    Bunun dışında bu çalışmada Osmanlı eğitimi hem genel hem de özelde çok ama çok hoş işlenmiş. Önce genelde işlenmeye başlanmış sonra özel de konumuzla alakalı kısma yani eğitimde teknolojiye geçilmiş. Bu geçiş tepeden atlar bir tarzda değil de okuyucuya hissettirmeden geçilmiş.
    Yazının bir bölümün de eğitim de çağdaşlaşma çabalarının Osmanlının yıkılışını engelleyememesine rağmen geciktirildiği belirtilmiş. Bu fikri çok orijinal bulmakla beraber sonuna kadar da katılıyorum.
    Kısacası çok doyurucu verimli bir çalışma olmuş…


    Nurullah Taş 060623024

     
  • saat: 13 Kasım 2007 05:04 , Anonymous Adsız dedi ki...

    DİĞDEM YARDIM

    Makalede, geçmişimizden yani Osmanlı Devletinden günümüze kadar olan eğitim süreci ele alınmakta ve o zamanki sistem ile şimdiki sistem arasındaki bağ ortaya konulmaktadır. Günümüzdeki öğretim teknolojileri kavramı aslında 20. Yüzyıldan beri açıklanmaya çalışılan bir yön olduğu yer almaktadır. Ayrıca, Osmanlı Devletinin genel durumu da kısaca ele alınmaktadır. Adım adım yaşanan eğitim süreçleri açıklanmıştır. Bu da konunun makale içinde daha iyi kavranmasına olanak sağlamıştır. Ayrıca açıklamaların sonuna tarihlerin belirtilmesiyle bu konu hakkında araştırma yapmak isteyenler için çok büyük bir kolaylık ve olanak sunmaktadır. Osmanlı Devletinde okullardaki eğitim Kitapla desteklendirilmiş yani Öğretmen Merkezli bir sistemin hakim olduğu görülmektedir. Makalede Öğrencilerin ‘O’ ya da ‘U’ sistemine göre oturtuldukları yazıyor. Bence bu sistemlerin nasıl olduğu kısaca açıklansa daha iyi olurdu. Sistemin uygulanışı anlatılmış fakat bu harflendirmenin sebebi ve nasıl olduğu akla takılıyor. Makalede karşıt fikirlere sahip tanımların olması çok güzel demekki aslında Osmanlı döneminde de farklılıklar varmış yani tek bir sisteme odaklanılmamış ki günümüzde farklı düşünceler tanımlanmış. İbrahim Hakkı’nın beyitiyle yapılan açıklama da aslında günümüzde de hala olan ve bence en iyi sistemin açıklaması. Osmanlı Devletinin eğitim yöntemleri en ince ayrıntısına kadar yer almaktadır. O zamanda yaşanan zorlukların ve aksaklıkların nedenleri açıklanmaktadır. Bu zorluklarla birlikte yapılan yenilikler ve günümüze kadar aşamalar halinde ilerleyen eğitim sistemi rahatlıkla fark edilmektedir. Dönemde eğitime verilen önem derslere katılamayanların yararlanmaları için derslerin gazeteye verilmesinden açıkça anlaşılmaktadır. Görselliğin temelleri atılmaya başlanışı ve uygulanışı anlatılmaktadır. Görsel sistemin batıdan örnek alınarak geliştirildiği yer almaktadır. Ayrıca Avrupa’ya gönderilen öğrenci ve araştırmacıların izlenimleri sayesinde Öğretim yöntemlerinin aktarılması daha da kolaylaştırılmıştır. Artık Öğretmen merkezli bir eğitim sisteminden öğrenci merkezli bir eğitim sistemine geçişin temelleri atılmıştır. Bu konu da farklı fikirler öne sürülmüş en etkili yöntem bulunmaya çalışılmıştır. Uygulamaların temelden yani alt sınıflardan üste doğru gidilmesinin daha doğru olacağı kararına varılmış ve uygulamalar bu doğrultuda yapılmıştır. Bence en doğru olan uygulanmış çünkü temelden verilen bilgi o insanın ilerleyen zamanlarda kendini geliştirmesi için en büyük etken.
    Buradan da anlaşıldığı gibi eğitim sistemindeki düzenlemeler ilerleme çalışmaları sadece günümüzde hakim değil geçmişten gelen belli bir birikimin daha da ilerletilebilme çabasıdır.

     
  • saat: 13 Kasım 2007 05:13 , Blogger agit dedi ki...

    aMahfuz Ballı

    Geçmişten bugüne öğretim teknolojisi

    Günümüz Türkiye için öğretim teknolojisine bakıp, incelemeye aldığımızda Osmanlı Devletinden günümüze yenilikler sonucunda gerek kişisel girişimlerle gerekse yönetim birimlerince birikimi bir şekilde ilerlediği görülmektedir. Şöyle geriye gidip baktığımızda Osmanlı Devletinde eğitim-öğretim medreselere dayanmaktadır. Kitap üzerine okumaya dayalı bir sistem bulunmaktadır. Bilim adına belki bir takım aşamalar kat etmiş olabilir ama öğretim teknolojileri adına bir şey bulmak çok zordur. Gerek matbaanın geç yerleşmesi gerekse diğer etkenlerden dolayı öğretim sadece belli kimselere ve belli bir plan ve program dâhilinde sadece sözel dille verilmekteydi. Halk arasında da eğitim-öğretim oranı çok azdı. Osmanlı Devleti ilk başlarda bununla yetinmeyi düşünmüşlerdir kendilerini yenileme ihtiyacı duymamışlardır. Bunun nedeni belki dönemin en büyük devleti olmasıdır. Ama daha sonra yenilgilere paralel olarak toprak kayıpları meydana gelince bunun önüne geçmek için özellikle askeri eğitim alanında yeniliklere başlamıştır. Çeşitli Avrupa ülkeleri örnek alınmış ve bir takım yeniliklerle gerilemenin önüne geçilebileceğini düşünmüşler. Bu askeri alanda tam verimini vermemişti. Ama eğitim adına bilinçsizce yapılmış bir yenilikte denilebilir. Neden? Çünkü Osmanlı devleti askeri alanda yenilik yapıp devletin siyasi gidişatına son vermek istemişlerdi ama Avrupa’ya giden aydınlar geri döndüklerinde sadece askeri alanda geri kalmadıklarını aynı zamanda normal okullarda da geride olduklarını ve eğitim oranının çok düşük olduğunu da söylemişlerdir. Tanzimat döneminde yavaş yavaş yenilikler yapılmaya başladı I.Meşrutiyet’e halk artık yenilikçi bir kimliğe ulaştı II. Meşrutiyetle tam olarak da dememekte artık eğitim alanında gerek işleniş gerekse kullanılacak araç-gereçlerle kullanılmaya başladı. Bu dönemden sonra yenilik çalışmaları hız kazanmıştır. Çünkü artık eğitim alanında yenilikler yapılmaya başlanmıştı.
    Cumhuriyet Döneminde öğretim teknolojileri adına birtakım şeyler yapıldığı söylenebilir en büyük yenilik de Türkçenin resmi dil olmasıdır. Böylece halk ile resmi kurumlar arasındaki kopukluk da giderilmiş olacaktı. Bu dönemlerde gerekli yenilik ve inkılâplarla günümüz eğitim temeli tam olarak atılmış olmaktadır. Çünkü okullarda artık araç-gereçlerden yararlanılıyor, deneyler yapılabiliyor olmasıdır.
    O dönemlerden sonra şöyle gününüz okullarını eğitim –öğretim bakımından değerlendirdiğimizde önemli bir aşama kat ettiğimizi söyleyebiliriz. Çünkü artık okullarımızda teknolojisiz eğitim düşünülemiyor. Teknolojik araçlarla okullarda hem zaman kazanımı zağlanıyor hem öğrencilerin pratikliği geliştiriliyor hem de teknolojik Araçlarla onlara araştırmacı ruh kazandırılıyor. Bu da öğretim teknolojilerin eğitimin olmazsa olmaz şartı oluyor. Eğitimde bilgiler daha kalıcı ve pratikte kullanıma hazır bir kal almıştır. Örneğin bir bilgisayar eğitim –öğretim için çok ideal bir teknolojik üründür. Teknolojik gelişmeler sayesinde zor karmaşık deneyleri bile çeşitli programlar sayesinde kolay anlaşılır bir şekilde işlenebilmektedir bu sayede deneyler hem daha kalıcı olur hem de sonradan tekrar rahat bir şekilde ulaşılıp tekrar elde edilebilmektedir. Başka bir örnek de projeksiyon cihazını verebiliriz. Mesela bir ders işliyoruz onu çeşitli şekil ve efektlerle sınıfta öğrencilere daha rahat bir şekilde ve dikkat çekici hale getirip sunabilme olanağını da bize vermektedir. Bu anlamda düşündüğümüzde geçmişten günümüze gelen gelişmelerle öğretim teknolojisi öğrenme kaynakları ve süreçlerin tasarımı, geliştirilmesi, kullanımı yönetilmesi ve değerlendirilmesine yönelik büyük avantajlar sağlamaktadır. Bunun sayesinde öğrenme birey için daha keyifli bir hal almış kişiye dersi sevmesi derse adapte olması gibi avantajlar kazandırmıştır. Şuan Türkiye’yi öğretim teknolojisi bakımından değerlendirdiğimizde hem akademik alanda hem de kurumsal alanda büyük bir gelişme sağlamaktadır. Ve bunun sayesinde daha kısa sürelerde daha pratik şeyler yapıla biliyor. Buda öğretim teknolojinin özellikle eğitimde ne kadar önemli olduğunu göstermektedir

     
  • saat: 13 Kasım 2007 05:16 , Anonymous Adsız dedi ki...

    ÖĞRETİM TEKNOLOJİLERİNE KISA BİR BAKIŞ
    Öğretim teknolojilerinin düzenli olarak kullanılması beraberinde yeni olan bir çok şeyi beraberinde getirmiştir. En önemlisi eğitim süreçlerini daha etkin olmasını sağlamıştır. Bu kavram yeni bir kavram olarak 20 yy da tartışılmaya başlayan ve tanımlamaya çalışan bir dal olarak karşımıza çıkmaktadır. Ancak bunun tarihsel bir sürece sahip olmadığı anlamına gelmemektedir. Öğretim teknolojisi her alanda eğitim kalitesini artırmakta olduğu bir gerçektir. Bu nedenle öğretim teknolojisi bir çok alanla da ilişkilidir. Öğretim teknolojilerini bugünkü seviyesinden daha iyi bir noktaya taşımak için;öğretim teknolojilerinin geçmişi üzerinde durulmalıdır. En önemlisi de Osmanlının reform sürecini göz önünde bulundurulmalıdır. Bu anlamda araştırma yaparken Osmanlı imparatorlunun bütün özeliklerini göz önünde bulundurulmalıdır.
    Osmanlı devletinin en önemli özeliği askeri yenilgilerden sonra artık eğitim reform yapılması gerekliliği görülmesidir. Bu dönemde her ne kadar eğitim adına çeşitli kurumlar olsa da fakat en etkili medreselerdir. Bu medreselerde zamanla ağ gibi her tarafa örülmüş. Doğu ve batıda da ses getirecek büyük insanları çıkaracaktır. Dönemin İstanbul’u bilim ve sanat açısında altın çağını yaşamaktadır. Osmanlı devleti personel ihtiyacını medreselerde sağlamıştır. Öğretim teknolojisi açısında;tabletler,yazı takımı ,mürekkep şişesi,kamış kalemleridir. Kitap temel ders kitabı olarak okutulur. Bu sınıfta bir öğrenci tarafından okunur,diğer öğrenciler dinlerdi. Kitabı geçme şartı geçerlidir. Öğretim daha çok öğretmen merkezlidir. Ezbere dayalıdır. Genel anlamda davranışçılık kuramı hakimdir bu döneme. Eğitim teknolojileri kullanımı ciddi anlamda yoktur.

    Bu dönemden sonra Osmanlı devletti batı karşısında her alanda çöküşe gitmektedir. Çöküşe götüren en önemli sebeplerden bir tanesi de eğitimdeki yetersizliklerdir. Bu dönemde mevcut durum eleştirilmiş,düzeltilmesi için birçok aydın tarafından çeşitli öneriler sunulmuştur. Yeni yeni gelişmeler yaşanmaktadır. Bu öğretim teknolojileri açısında da yeni yeni şeyler anlamına gelecektir. Avrupa da etkilenerek okullarda her türlü harita,grafik,küre ve yeni ders araçları kullanılmıştır. Buda şimdiye kadar daha çok soyut olan eğitimin, biraz daha somut hale getirilmiştir.

    Son dönem olarak da;yaparak öğrenme daha çok ön plana çıkmıştır. Bunun eğitimde gerekliliğin farkındadır. Bunun yanında eğitimde eskinin o gelenekçi yapısı değişmiş yerine hümanist anlayışın gerekleri uygulanmaya konulmuştur. Eğitimde materyal kullanılmalıdır görüşü ağırlıktadır. Öğrencilerin ruhsal durumları üzeride durularak eğitim ve öğretim yapılmıştır.

    Şu net olarak görülüyor ki;artık 21.yy da öğretim teknolojileri eğitim için birer vazgeçilmezdir. Kendi eğitim sistemini bu temelde yineleyen her toplum başarılı bireyler yetiştirecektir. Gelecek ancak bu şekilde garanti altına alınabilir. Eskinin o ilkel yöntemleri bir yana bırakılarak,eğitimde modern şartlar oluşturulmalıdır. Bunu tek yolu öğretim teknolojilerini kullanılmaktan geçer. Bugünkü ileri düzeydeki uygarlıklarda bu çok net bir şekilde ortaya çıkmıştır.
    Hazırlayan:
    Erşat Dalar
    060623026

     
  • saat: 13 Kasım 2007 05:29 , Anonymous Adsız dedi ki...

    Eğitim, devletlerin dünya üzerindeki etkinliği ile doğrudan ilişkilidir.Osmanlı devletinin eğitim seviyesinin iyi olduğu yüzyıllarda dünyanın bir numaralı gücü olmuştur.Eğer devletler kendi geleceklerine eğitimlerini diğer ülkelerden daha hızlı ve daha etkili veremezlerse dünyanın geri kalmış ülkeleri arasına gireceklerdir.İşte bu noktada eğitimi nasıl daha iyi verebiliriz sorusunu devletin,bireylerin ,eğitimcilerin sormaları gerekmektedir.

    Materyal kullanma eğitimin daha etkili ve daha kısa sürede bireylere ulaşmasını sağlar.Materyali kulanacağımız zaman materyalin o günkü teknolojiye uygun olması da önemlidir.Uygulama ile birlikte materyalleri kullanırsak daha da başarılı olabiliriz.

    Özetleyecek olursak bir devlet eğitimdeki yenilikleri takip eder.Bilgiyi bireylere daha etkili ve hızlı bir şekilde iletirse o devletin, devletler muvazenesindeki yeri sağlamlaşır.

     
  • saat: 13 Kasım 2007 06:26 , Anonymous Adsız dedi ki...

    Öğretim teknolojileri tanımlarından ortak olarak çıkarılan düşünce eğitimin daha kaliteli bir şekilde uygulanmasıdır. Kaliteli bir eğitimden kasıt yavaştan hızlıya, soyutluktan somutluğa ilerleyen bir eğitim ve edinilen bilgilerin kalıcı olmasını sağlamaktır. Osmanlı İmparatorluğu’nda uygulanan ilk sistemlerden biri olan kitap bitirmede, başlıca teoriler dikkati çekmektedir. Bunlar, edinilen bilgilerin önemli olması ve bir bilgiyi öğrenmeden diğerini geçişin olmayacağıdır. Ayrıca yaş farkı önemsiz kılınmıştır. Kullanılan ‘O’ ve ‘U’ düzenini o dönemin şartlarına göre bir materyal olarak değerlendirebiliriz. Amaç öğrencinin dikkatini bir yöne çekmek ve dikkati toplamaktır. Şu an sunularla ve ya animasyonlarla çekilmeye çalışılan öğrenci dikkati o zamanki şartlarda fiziksel bir sıralanmayla giderilmeye çalışılmıştır. Bilgilerin pekiştirilmesi yazarak giderilmeye çalışılmış ve etkili bir uygulama olan anlatım yolu da uygulanmıştır.
    Öğretim teknolojilerine ihtiyaç, öğrenilmesi önemli bilgilerin artışıyla doğru oranda artmıştır. Bilgilerin kısa sürede öğrenilmesi ve etkili olması için çeşitli yöntemler geliştirilmiştir. İlk olarak somut nesnelere yönelme olmuştur.(harita, küre, v.b.). böylece görselliğin önemi anlaşılmış, görerek öğrenme teorileri geliştirilmiştir. İhtiyaçlar karşılık bulamamış ve görerek öğrenmenin yetersiz kaldığı anlaşılmıştır. Öğrencinin daha aktif olacağı bir eğitim sistemi düşünülmüş ve yaparak öğrenme benimsenmiştir. Bu sistem aynı zamanda görerek öğrenmeyi de kapsadığı için önemlidir. Sonuç olarak bilgiye kendi ulaşmaya çalışan insan, görerek ya da gözlem yaparak, deneyerek, değerlendirme yaparak, analiz ederek bilgiye ulaştığı için daha önemli bir sistem olmuştur. Gayretli ve amacına ulaşmak için her şeyi göze alan bir insan için olumlu gibi gözükse de, çabuk pes etmeyi özümseyen bir insan için ilk zorlukta bilgiden vazgeçmesine sebep olacaktır. Sonuç almak için gerekli takiplerin yapılması gerekmektedir. Ama yapılan takiplerin amacına ulaşma oranı düşük olabilir. Amacına ulaşmayan bir birikim gereksizdir diyebiliriz.

     
  • saat: 13 Kasım 2007 06:32 , Anonymous Adsız dedi ki...

    Osmanlı İmparatorluğu’nda görülen eğitim sistemlerine bakıldığında ilk olarak göze çarpan bilginin öğretmen tarafından verilmesi. Bu bilgileri pekiştirmek için yapılan yazarak öğrenme ve dersi anlatma gibi uygulamalar. O zamanki şartlarda bilgi önemli bir statüde. Sadece bilgilerin öğretilmesi amaçlanmış ve bilgilerin nasıl etkili uygulanacağı hakkında fazla düşünülmemiş olmasıdır. Buna bir neden de bilgilerin azlığı neden olmuştur diyebiliriz. Daha sonraki dönemlerde bilgi artışı ve çağın gereksinimlerini karşılamak adına öğretim teknolojilerine ihtiyaç duyulmuştur. Öğretim teknolojileri bilgiyi etkili bir şekilde sunarak eğitimin kalitesini yükseltmeyi hedeflemiştir. İhtiyaçlar doğrultusunda çeşitli alanlarda bilgiler edinilmeye başlanmıştır. Soyut ifadeler anlaşılması güç ve zaman alıcı olarak değerlendirildiğinde somutluğa geçiş denemeleri gerçekleşmiştir. İlk olarak kullanılan ders araç gereçlerinde bir takım yenilikler Batı’dan örnek alınmıştır.
    Yetersizlikler doğrultusunda sürekli değişim ve yenilikler süre gelmiştir. Bu değişiklikler aşama aşama geliştirilmiş ve günümüze kadar gelmiştir. Her aşama bir önceki aşamayı kapsayacak şekilde gelişmiş ve uygulamaya geçirilmiştir. Görerek öğrenmenin önemi anlaşılmış, bunu yaparak öğrenme takip etmiştir. Yasal düzenlemeler getirilmiş, eğitim sistemi üzerine kurumlar açılmıştır. Bu durum bize eğitim sistemindeki sorunların anlaşıldığı ve giderilmesi için uygun şekillerin denendiğinin bir göstergesidir. Aslında uygun bir şekilden kasıt da o dönemdeki bilginin ve teknolojinin getirdiği sistemlerdir. Sürekli artan teknoloji ve bilgi birikimi yeni eğitim sistemlerini beraberinde getirmiştir. Öğretim teknolojileri bu doğrultuda gündeme gelmiş ve şu an önemli bir yerdedir.

     
  • saat: 13 Kasım 2007 06:38 , Blogger marfan dedi ki...

    Öğretim Teknolojisi
    Öğretim teknolojisi 20 . yy literatüre giren ve tartışılmaya başlanan bir kavramdır. Tanım olarak öğrenem kaynakları ve süreçlerin tasarımı geliştirilmesi, kullanımı, yönetilmesi ve değerlendirilmesine yönelik teori ve uygulamaların bütünüdür.
    Öğretim teknolojisi kavramının Osmanlı İmparattorluğunda kullanıldığı bilinmektedir. Osmanlı İmparatorluğunda eğitim aracı olarak tabletler, yazı takımları, cevizden ezilerek hazırlana mürekkepler, mürekkep şişeleri, kamış kalaemler vs. kullanılıyordu. Öğretim yöntemi olarak ise bazılarına göre ezberci eğitim bazılarına göre tartışma yöntemi, bazılarına göre öğrenci merkezli eğitim, kullanılıyordu. Bunlara ek olarak not tutma, öğrencinin ders anlatması gibi yöntemlerde kullanılmaktaydı. Batıda başlayan Rönesan , Reform gibi yenilik hareketleri batının eğitmde ilerlemesini de yanında getirdi. Ancak Osmanlı İmparatorluğunun değişen zamana ayak uyduramaması ve eğitim sisteminde ki gereken yenilikleri yapmaması ve ya yapmakta geç kalması medreselerin gerilemesine sebep olan en büyük etkendir. Osmanlı İmparatorluğunun çağın gerekisnimlerine ayak uyduramaması ve ya ayak uydurmakta geç kaldığını gösteren en büyük delil ise Osmanlıca ve Türkçe eser basımının batıdan tam 300 yıl sonra yapılmasıdır.
    Osmanlı İmparatorluğunda modern ders araç ve gereçleri ilk kez 1848 yılında Ahmet Kemel Efendinin Alman eğitim sisteminden etkilenmesi üzerine kullanılmıştır ve bu yeni yöntemelere “Usulu – û Cedid” adı verilmiştir. Bu sayede görsel öğeler sınıf ortamına taşınmıştır ve eğitimde kullanılarak soyuttan somuta doğru gidişin temelleri atılmıştır.
    Tanzimat döneminde eğitimde önemli gelişme ve değişiklikler yapılmıştır. Bu dönemde yapılan en büyük değişikliklerden biride derslerin gazetede yayınlamasıdır. Bu sayede gazeteler bir öğretim aracı olarak kullanılmış, daha fazla insanın eğitime ulaşmaşı sağlanmış, dersleri düzenli olarak takip edemeyenlerin dersleri takip etmesi kolaylaştırılmıştır. Ayrıca Tanzimat döneminde yayınlanan Maarif-i Umumiye Nizamnamesi ( Genel Eğitim Tüzüğü ) ile eğitim sistemleştirilmiş ve öğretim aşamalandırılmıştır. Örgün eğitim ilk, orta ve yüksek dereceli şeklinde ayrılmış ve öğretmenlik mesleğini düzenleme çalışmaları başlamıştır. Bu talimatnamenin diğer bir yönü ise madern laik eğitimin başlangıcı olarak kabul edilir. Bu fikri Davision artaya atmıştır.
    Osmanlı İmparatorluğu II. Abdulhamit dönemine geldiğinde ise eğitimin en etkili yönlerinden biri kullanılarak istenilen insan tipi belirlenmiş ve bu tipte insanlar yetiştirmek için çalışmalara başlanmıştır.
    Hazergratlı Mehmet Refet 1896’da günümüzde bilinen Dale’ in öğrenme konisinin benzeri bir yaklaşımda bulunmuştur. Yine bu dönemde eğitim alanında yapılan çalışmaların en önemlilerinden biride Said Paşa tarafından hazırlanan ve II. Abdülhamid’ e sunulan eğitim raporunda ana sınıfı çocukları için oyun bahçesi, ilk ve ortaokullar için atölye ve laboratuar önerilerinde bulunulmuştur ve bu gelişmeler ile çocuğun ruh ve beden gelişimininden söz edilmiştir. Atolye ve labaratuarlar ise uygulamalı eğitime geçişin başlangıcı olarak kabul edilebilir ve eğitimi soyutluktan kurtarmak için çeşitli materyaller ile somutlaşmaya çalışılmıştır.
    Eğitim üzerinde sıkça durulup, konuşulan ve tartışılan dönem ise II. Meşrutiyet dönemi olmuştur. Çağdaş düşüncelerin Osmanlıya aktarılamsı ise II. Meşrutiyet döneminde batıdan gelen süreli yayınlar ve Avrupaya gönderilen öğrenci ve araştırmacıların aracılğıyla olmuştur
    Mehmet Keklik

     
  • saat: 13 Kasım 2007 06:39 , Anonymous Adsız dedi ki...

    Öğretim ilke ve yöntemleri,geçmişten günümüze birçok değilikliğe uğramıştır.
    En iyi öğrenme şekillerinden biri öğreterek öğrenmektir.Birşeyler anlatıldığında daha kalıcı olur.düşünülmeyen fikirler akla gelebilir.Örneğin Osmanlıda eğitimden daha çok ezbere dayalıydı.talebeler kendi alt seviyesindeki öğrencilere ders verirdi.Bu esnada ezberledikleri şeyler üzerinde az da olsa düşünebiliyorlardı.Böylelikle kısmen de olsa ezberciliğin dezavantajından sıyrılabiliyorlardı.
    1773-1839 her alanda batıya göre üstün olan Osmanlı çöküşe geçmiş coğrafi keşiflerle Avrupa atağa geçmiş,1839-1876 eğitim sistemli hale getirilmiş,çağdaş eğitime doğru adımlar atılmıştır.1876-1880 osmanlıcılık akımı eğitime damgasını vurmuş.ilk defa çocukların ruhsal durumları da göz önüne alınmıştır.
    Görülüyor ki eğitim Osmanlıdan günümüze neredeyse tamamen değişmiş,eğitimde kullanılan materyaller artmış,teknoloji ilerlemiş,kolaylaşmış,eskinin o ilkel yöntemleri(ezbercilik…)bırakılarak modern şartlar oluşturulmuştur.tabi eskiden kullanılmış olan bazı yöntemler de şimdi kullanılmakta ve başarılı sonuçlar vermektedir.Eskiden denenip de başarılı olmayan yöntemler terk edilmeye başlanmış,teknolojinin de yardımıyla eğitim daha kolay yapılabilir hale gelmiştir.Günümüzde bilgisayarlı eğitime daha çok önem verilmektedir.

     
  • saat: 13 Kasım 2007 06:48 , Anonymous Adsız dedi ki...

    Öğretim teknolojisi hem kavramsal olarak hem de kapsam açısından literatürde 20. yüzyılda tartışılmaya başlanan ve tanımı yapılmaya çalışılan bir alandır. Öğretim teknolojisi, “öğrenme kaynakları ve süreçlerinin tasarımı, geliştirilmesi, kullanımı, yönetilmesi ve değerlendirilmesine yönelik teori ve uygulama” olarak ifade edilmiştir. Öğretim teknolojileriyle ilgili yapılan çalışmalarda Türkiye’nin bugünkü koşullarını daha iyi anlayabilmek ve geleceğe yönelik araştırmalara yön verebilmek için Osmanlı İmparatorluğu Dönemi’ndeki tarihsel gelişimi, incelemek gerekir.
    Osmanlı devleti kuruluştan yenileşme hareketine kadar okullardaki eğitimi öğretmen merkezli, dini esaslara dayalı yöntemlerle sağlanmıştır. Öğretim süreçleri kitap geçme esasına dayanmaktadır. Kullanılan ders araç ve gereçleri; tabletler, yazı takımı, mürekkep şişesi, kamış kalemler ve cevizden ezilerek yapılan mürekkeplerden oluşurmuş. Temel ders materyali kitaptır. Öğretim yöntemleri olarak ezber hakimdi. Tartışma ve soru cevap yöntemlerinden de yararlanılırdı. Bazı müderrisler not almanın da öğrenmeye yardımcı olacağını söylemişler.
    Avrupa’da başlayan Rönesans, Reform Hareketleri ve Coğrafi Keşifler sonucu Osmanlı Devleti Avrupa’daki üstünlüğünü kaybetmiştir. Çağdaşlaşmanın gerisinde kalmıştır. Eğitim sistemi çağın ihtiyaçlarına cevap verememiştir. Eğitimdeki eksikliklerin ve problemlerin imparatorluğun gerilemesindeki rolü anlaşılmış ve eğitimde modernleşmeyi zorunlu kılmıştır. İlk modernleşme çalışmaları 1838 yılında rüştiyelerin kurulmasıyla başlamıştır.
    1846 yılında kurulan Meclis-i Maarif-i Umumiye Osmanlı İmparatorluğundaki eğitim işlerinden doğrudan sorumlu ilk kuruluştur. Meclis-i Maarif-i Umumiye’ nin 1847’de açıkladığı talimatnamedeki kara tahtanın ders aracı olarak kullanılmaya başlaması, öğrencilerin divit ve sözlükten yararlanmaları gibi değişiklikler bu talimatnameyi çağdaş öğretim teknolojilerinin de başlangıcı olarak kabul edilebilir kılıyor.1848 yılında rüştiyelerde harita, küre gibi modern ders araç gereçleri ilk kez kullanılmaya başlanmıştır. Bu dönemde öğrencilere ders kitabı sağlanması sorun olmuştur. Bu sorunu gidermek için bir çok dergi eğitimde kullanılmıştır. 1860’ların başında Darülfünunda halka açık dersler verilmeye başlanmıştır. Bu derslere düzenli devam edemeyenler için derslerin gazeteler aracılığıyla halka ulaştırılması sağlanmıştır. Bu yöntem uzaktan eğitimin Türkiye’ deki ilk fikri sayılabilir.
    Bu dönemde, Tanzimatın "Osmanlılık" idealine bağlı, dindar, itaatkâr, padişaha sadık olma gibi özellikleri olan bir insan tipi yetiştirilmek istenmiştir. Bütünüyle Batılılaştırmak için başlatılan iddialı ve büyük reform hareketlerinden, kısa zamanda bir sonuç alınamamıştır. Dönemin önemli eğitimci ve yazarlarının görüşleri; Hazergratlı Mehmet Refet : Gözler, zekânın yerini tutan değil, ancak zekâyı geliştiren araçlardır. En güzel öğrenme yöntemi, görmekle değil bizzat iş yapmakla olur. Süleyman Paşazade Sami Bey: Ödül ve cezalara ilişkin görüşler bildirmiştir. Bu görüşler ödüllendirmede çok çeşitli yollara başvurmayı desteklerken, fiziksel cezadan uzak durmayı ve cezalandırmada verilen ödülün geri alınmasını içermektedir . Selim Sabit Efendi: Savunduğu yöntemin önemli özellikleri (1) öğrencilerin yaş ve yeteneklerine göre sınıflara ayrılması, (2) öğretim esnasında soru-cevap metodunun kullanılması, (3) yaparak yaşayarak öğrenme ve (4) oyuna dayalı öğrenme günümüzdeki öğrenci merkezli eğitim sisteminin verileri ile de paralellik göstermektedir . Bu görüşler sonucunda eğitimde gözlem, deney, çözümleme ve sentez gibi daha modern öğretim yöntemleri önerilmiş, farklı yazma teknikleri kullanılmıştır. Bu dönemde yapılan düzenleme ve yenileşmeler modern eğitimin hazırlık safhasını oluşturur.
    II. Meşrutiyet Döneminde öğretim yöntemlerinde kitap ve öğretmenden ziyade, gözleme, deneye ve öğrencinin kendisinin araştırıp bulmasına dayanan bir eğitim anlayışı benimsenmiştir. Batı pedagojisinin temellerine dayanan eğitim anlayışının Türkiye’de yerleşmesinde rolü olan eğitimcilerin başında gelen Sâtı Bey, ilk kez projeksiyon cihazını İstanbul Darülmuallimi’nde kullanmıştır.
    Hacı ÇADIR

     
  • saat: 13 Kasım 2007 06:52 , Anonymous Adsız dedi ki...

    Öğretim teknolojileriyle ilgili yapılan değişiklik çok dikkat gerektiren bir faaliyettir. Değişiklik yapmak için planlama aşamasını çok dikkatli bir şekilde düşünülmesi gerekmektedir. Planlama yapılırken önceki zamanlar göz önünde bulundurulmalıdır. Türkiye açısında düşündüğümüz zaman öğretim teknolojileri incelerken ilk önce Osmanlı devletindeki yapılan değişikleri incelemek gerekir.
    Osmanlı devleti dünya tarihini yönlendiren ülkelerin başında gelmektedir. 600 yüz boyunca varlığını sürdürmüştür.
    Osmanlı devletinde eğitim ilk olarak medreselerde başlamıştır. Medreselerde dini ve pozitif bilimler verilmekteydi. Medreselerden mezun olanlar yüksek kademleri oluşturuyordu. Bunun yanında günümüz ilkokul görevini yapan sıbyan mektetebleri vardı. Öğretim araçlarını tabletler, yazı takımı, mürekkep şişesi, kamış kalemler ve cevizden ezilerek yapılan mürekkeplerden oluşuyordu. Osmanlı devletinde ders araç gereç, öğretim yöntemleri yönünden ilk başlarda diğer devletlerden üstün bir pozisyondaydı. 16.yüzyılından sonra Avrupa’da yapılan değişikliklere Osmanlı devleti cevap verememiştir. 17. yüzyılın sonunda başlayan askeri yenilgilerde Osmanlı devleti mecburi olarak modernleşmeye doğru adımlar atmak için çalışmalar yapmaya başlamıştır. İlk olarak Abdülhamit döneminde başlamıştır. Ama en önemli atılımlar Tanzimat döneminde atılmıştır. Bu dönemde dışarıdan eğitim yapılması düşünülmüştür. Önceki dönemlerde eğitim kitap bitirmeye dayalı haldeydi, ama Tanzimat’ta sınıf geçmeye çevrilerek daha da modern hale getirilmiştir. II. Meşrutiyet döneminde de eğitimin içinden ezbercilik kaldırımlıya çalışılmıştır. Fakat bu düşünceler ileri bir seviyeye getirilememiştir. Karşılık verememe nedenine baktığımız zaman, yapılmak istenen aşamaların aslında tam olarak üstüne düşülmediği görülmektedir. Çünkü genellikle eğitimdeki gelişmelerin çoğunu bireysel olarak faaliyetlerle sağlandığı görülmektedir. Eğitimdeki atılımlara baktığımız zaman genelde bir kişi tarafından yapılmaya çalışılmıştır. Fakat bunlarında bu bireylerinde yapmayı düşündüğü çalışmaları da Osmanlı devletinin başında olanlar karşı koyarak çalışma aşamalarını sona erdiği görülmektedir. Örnek olarak baktığımızda 1940 yılında Köy Enstitüleri kurulmuştur. Bu enstitülerin amacı çok yönlülük yaratmaktı. Fakat bu fikri önceki zamanlarda o dönemin eğitimcileri ( Ethem Nejat, İsmail Mahir Efendi, İsmail Hakkı Baltacıoğlu) tarafından ileri sürülmüştür. Ama tam olarak modernleşme olmadığından bu fikirler sonraları uygulamaya konulmuştur.
    Garland (1995)’a göre öğretim teknolojisi, öğrenme kalitesini ve bireysel performansı artırmakta, gerekli maliyetleri düşürerek eğitimin kalitesinin yükselmesini sağlamaktadır.
    Garland ‘ın tanımına bakarak günümüzdeki öğretim teknolojileri aşamalarının giderek arttığını görmek mümkündür. Örnek olarak günümüzde bilgisayar kullanılarak öğrenme kalitesi ve eğitim kalitesini arttırmaktadır. Fakat maliyet düşürmede bir çelişki ortaya çıkmaktadır. Genel anlamıyla bakıldığında önceki dönemlere oranla daha yüksek. Bu konularda hatta kurumsal olarak faaliyet aşırı derecede hız kazanmıştır. Günümüzde de Osmanlı devletinde ortaya çıkan sorunlarda bazı noktalarda Avrupa devletlerinden çok geri kalmaktayız. Teknolojinin eğitimde kullanılması yönünden daha aşağılarda kaldığımız görülmektedir. Bunun sebebi olarak ta Osmanlı devletinde son zamanlarda ortaya çıkan sorunlarla eş değerdir.
    Bu sorunlara çözüm bulabilmemiz için herkesin elinden geleni yapması bir borçtur.

    Tanju Çelik

     
  • saat: 13 Kasım 2007 06:56 , Blogger GURUP dedi ki...

    Selahattin Şabahat
    GİRİŞ
    Türki yenin bugün ki eğitim teknolojilerin de kullandığı yöntemleri kazana bilmesi için uzun yıllar uğraşılmıştır hatta 600 yıl yaşamayı başaran Osmanlı imparatorluğunun en büyük yıkılma nedeni olarak eğitimde yapması gereken yenilikleri zamanın da yapılmamasıdır. Bu gün ki eğitim teknolojilerin de kullanılan yöntemler neredeyse gelişmiş saylan ülkeler seviyesin de olarak görülmektedir. Bu yöntemlerin temelleri Osmanlı devletinin son dönemlerin de yapmış olduğu eğitim reformlarıyla atılmıştır.
    Osmanlı ve Eğitim sistemi
    Bu dönemde devletin temel eğitim kurumları medreseler, sıbyan mektepleri, askeri ve yönetim amaçlı okullar ile gayrimüslimlere ait okullardı . Fakat tüm bu okulların içinde, eğitimi modernleştirme hareketlerinin başladığı döneme kadar en önemli ve etkin kurumlar şüphesiz medreselerdir. Osmanlı Devleti’nin kuruluşundan modernleşme hareketlerinin başladığı döneme kadarki sivil ve askeri personel ihtiyacını; genel eğitim ve öğretime hizmet eden medreselerle, özel amaçlı medreseler (Tıp eğitimi yapılan Darüşşifalar gibi) karşılıyormuş. Medreselerin, yüksek bölümünden mezun olanlar, müderris (öğretmen, öğretim üyesi), kadı (hâkim) ya da yönetici oluyormuş
    Sıbyan mektepleri ya da diğer adıyla ise günümüz ilkokulları seviyesinde olup Osmanlı’daki Müslüman toplumun genel eğitimini üstlenen kurumlardır. Okuma-yazma, bazı dini bilgiler ve dört işlemden oluşan matematik dersleri verilen bu okullardaki eğitim, dini esaslara dayalı olup medreselerinde ve sıbyan mekteplerinde öğretim süreçlerinin günümüz sınıf esasından farklı olarak “kitap esasına göre” düzenlenmiştir. Bu dönemde kullanılan ders araç ve gereçleri; tabletler, yazı takımı, mürekkep şişesi, kamış kalemler ve cevizden ezilerek yapılan mürekkeplerden oluşuyormuş.
    Osmanlı Eğitimde İlk Yenilik Çalışmaları (1773-1839)
    Medreselerin hâkimiyeti dışında ve batı usullerine göre eğitim vermek amacıyla günümüz ortaokul düzeyindeki rüşdiyeler kurulmuştur. Rüşdiyeler ara eğitim kademesi için askeri okulların ihtiyacını karşılamaya yönelik planlanmış. Devletin yeniden yapılandırılmaya başladığı zaman ise sivil idare için uygun elemanlar yetiştirilen okullar olmuşlar . Dönemin önemli gelismeleri; Mühendishane’de öğrencilerin ilk kez sıra üzerine oturtularak eğitim-öğretim yapılması (1833) ve matbaanın telif ve çeviri ders kitabı basımında daha sık kullanılmasıdır. Türkçe ders kitabı eksikliği kısmen tamamlanmıştır. Hüseyin Rıfkı Efendi’nin 1831 yılında basılan Coğrafyaya Giriş adlı eseri de pozitif bilim ders kitaplarından ilk matba basılanlarından biridir. Bu dönemir önemli değişikleri yeni açılan rüşdiyelerde Türkçe ve Coğrafya derslerinin ilk kez okutulması, okullardaki kurumlaşmanın ilk adımları olarak okul yönetimlerinin kurulması ve ders nazırının (müfettiş) denetimlerde bulunması olarak sıralayabiliriz

    Tanzimat Dönemi (1839–1876)
    Bu dönemde en önemli deyişmeler yurt dışında eğitim gören öğretmenler derslere harita, yerküre gibi ders mataryallerini derse getirmeleridir. Sıbyan mekteblerinin yenilenmesi ne okuma yazma oranlarının attırmak için daha kolay bir alfabe kullamılmıştır . Kara tahtanın kullanılması modern eğitimin ilk işaretidir. Bu dönemde ayrıca mesleki ve teknik eğitimin temelleri atılmış, ilk kez öğretmen yetiştirilen meslek okulları, kızlar için ilk kez orta dereceli okullar açılmıştır. Öğrenci ve öğretmenlerin kılık ve kıyafetleri belirlenmiş, bir ceza yöntemi olarak kullanılan falaka kaldırılmış, dünyadaki gelişim doğrultusunda eğitim programlarında pozitif bilimler din derslerine göre daha fazla yer almış; ilk eğitim düzeyi hariç resmi eğitim dilinin Türkçe olması zorunluluğu getirilmiştir.
    2. Abdülhamid Dönemi (1876–1908)
    Dönemin önemli eserlerinde gözlem, deney, çözümleme ve sentez gibi daha modern öğretim yöntemleri önerilmiş, farklı yazma teknikleri kullanılmıştır. Derslerde yazdırma yöntemi ile birlikte sözlü anlatım yöntemine başvurulması, öğrencilere derslerin bir oyun şeklinde gösterilmesi, geometri ve kimya derslerinin soru-cevap yöntemi ile anlatılması, öğretimde uygulamalara ve gerektiğinde tekrarlara gidilmesi, öğretmenlerin ön hazırlık yapmaları bu dönemin en önemli özelliklerindendir.
    2. Meşrutiyet Dönemi (1908-1918)
    ilk kez projeksiyon cihazını İstanbul Darülmuallimi’nde kullanmıştır. Yine bu okullarda kurbağa, solucan gibi hayvanlarla sınıf ortamında deneyler yapılmış. O dönem öğretmen okullarında gerek araç-gereç kullanımının, gerekse öğretim yöntemlerindeki bu öncül çalışmaların, Cumhuriyet’in belli dönemlerinde de geçerliliğini yitirmediğini söyleyebiliriz. Bu dönem de uyggulamalı okullar açılmıştır.
    ÖZETLERSEK:
    Sonuç olarak günümüz de kullanılan ögretim mataryalleri osmanlı döneminde başlamış ve günümüze kadar deyişmeler gecirerek gelmiştir . osmanlıda yapılan yenilikler kişisel oldugu için başarıya ulaşmamıştır. Günümüzde kullanılan eğitim mataryalleri gecirdigi deyişmelere ragmen zaman zaman eksiklikler görülmektedir bu sorunllara günçel çözümler gertirebilmek için bilgisayar kullanımı gerekmektedir. Osmanlı devleti çağın gereclerini yerine getirmediği için yıkılmıştır ülkemiz günümüz de ayakta kalmak ve ilerlemek istiyorsa bilgisayar destekli eğitime gecmelidir.

     
  • saat: 13 Kasım 2007 07:19 , Blogger Buşra Yazıcı dedi ki...

    BUŞRA YAZICI

    Öğretim teknolojileri terimi ülkemizde yeni bir terim gibi görünse aslında yüzyıllardır süre gelen bir kavramdır. Öğretim teknolojisi, “öğrenme kaynakları ve süreçlerinin tasarımı, geliştirilmesi, kullanımı, yönetilmesi ve değerlendirilmesine yönelik teori ve uygulama” olarak ifade edilir.
    Türkiye’de öğretim teknolojisinin bugünkü durumuna bakıldığında bu alana olan ilginin ve alanla ilgili çalışmaların artığı görülmektedir. Türkiye’ deki bu süreçte Osmanlı İmparatorluğunun rolü tabiî ki vardır.
    17. yüzyılın sonunda başlayan ve 18. yüzyılın son çeyreğinde başlayan reform hareketleri ile sonları yavaşlaran Kuruluştan Yenileşme Hareketlerine (1299-1773) döneminde devletin temel eğitim kurumları medreseler, sıbyan mektepleri, askeri ve yönetim amaçlı okullar ile gayrimüslimlere ait okullardı. Askeri yenilgilerin sıkça olduğu bu dönemde şüphesiz en önemli ve etkin kurumlar medreselerdir. İlk medresesi 1331 yılında Orhan Bey tarafından İznik’te kurulmuştur. Asıl gelişme Fatih Sultan Mehmet zamanında olmuştur. Doğu ve Batı’nın kitapları çevirtilmiş; en ünlü bilim adamları dikkate alınmış. Bu dönem medreselerin kapatılmasına kadar devam etmiştir.
    Medreseler yüksek tahsil yerleriydi. Mahalle mektepleri ise halkın dört işlem, okuma yazma gibi genel eğitimlerini üstlenmiş kurumlardılar. Bu dönemde kullanılan ders araç ve gereçleri; tabletler, yazı takımı, mürekkep şişesi, kamış kalemler ve cevizden ezilerek yapılan mürekkeplerden oluşuyordu. Kitap ise temel ders materyaliydi. Sınıf geçme kitap geçme yöntemiyle sağlanıyordu. Daha çok Öğretmen merkezli bir eğitim sistemi vardı. Fakat yinede öğrenciyi aktif katılıma yönelten kitap anlatma; kitap yorumlatma gibi yöntemler kullanılmıştır.
    Eğitimde İlk Yenilik Çalışmaları 1773-1839yılları arasında Osmanlının gelişen Avrupa karşısında geride kalmasıyla başlamıştır. Eğitimdeki eksikliklerin bu gerilemedeki rolü anlaşılmıştır.
    Bu eksiklikler için dönem aydınları çeşitli yöntemler sunmuşlardır. 1838 yılında medreselerin hâkimiyeti dışında ve batı usullerine göre eğitim vermek amacıyla günümüz ilköğretim ikinci kademe (ortaokul) düzeyindeki rüşdiyeler kurulmuştur. Öğretim yöntemleri ve kullanılan materyaller açısından dönemin önemli gelismeleri; Mühendishane’de öğrencilerin ilk kez sıra üzerine oturtularak eğitim-öğretim yapılması (1833) ve matbaanın telif ve çeviri ders kitabı basımında daha sık kullanılmasıdır. Bu dönemde diğer önemli gelişme yeni açılan rüşdiyelerde Türkçe ve Coğrafya derslerinin ilk kez okutulması, okullardaki kurumlaşmanın ilk adımları olarak okul yönetimlerinin kurulması ve ders nazırının (müfettiş) denetimlerde bulunması olarak sıralayabiliriz (Sakaoğlu, 2003).
    Bu süreç 1839’da ilan edilen Tanzimat Fermanıyla hız kazanmış, sivil okullara da yayılmıştır. 1845 yılında maarif meseleleriyle ilgilenmesi için bir “Muvakkat Meclis-i Maarif” (Geçici Eğitim Meclisi), 1846 yılında da “Meclis-i Maarif-i Umumiye” (Genel Eğitim Meclisi) kurulmuştur (Mahmud, 2001). Bu kuruluş Osmanlı İmparatorluğu’ndaki devlet kuruluşları içinde eğitim işlerinden doğrudan sorumlu ilk kuruluş olma özelliği taşımaktadır.
    1846’da kurulan Meclis-i Maarif-i Umumiye’nin 1847’de açıkladığı yeni eğitim düzeniyle ilgili kararları içeren talimatnamesi, Davison’a (1963) göre “modern laik eğitimin” başlangıcıdır. Bu dönmemde kara tahtanın bir ders arcı kullanılması gibi özellikleri sebebiyle de çağdaş öğretim teknolojilerinin de başlangıcı kabul etmek yerinde olur. Bu dönemde ayrıca mesleki eğitime önem verilmiştir.
    1876–1908 II. Abdülhamid Döneminde eserlerde gözleme, deneye, senteze dayalı modern eğitim yöntemlerine başvurulduğu görünmektedir. Örneğin Hazergratlı Mehmet Refet: “Okullarda gerekli olan şekiller ve resimlerle, öğretim yöntemine gerekli olan uygun şekil verilmiş sanılır; yalnız göstermekle iş bitmez; problemi anlatmak, muhakeme etmek ve çözümlemek de gerekir.” Düşüncesini savunmuştur. Ayrıca o dönemlerde Sami Bey’in davranışçılık kuramının öngördüğü ödül ve cezalara ilişkin görüşler bildirmiştir. Yine bu dönemde Said Paşa 1896’da II. Abdülhamid’e verdiği eğitim raporunda ana sınıfı çocukları için oyun bahçesi önermiştir. Bu raporda ilk kez çocuğun ruh ve beden gelişiminden söz edilmiş; ilk ve ortaokullar için atölye ve laboratuar önerilerinde bulunulmuştur (Sakaoğlu, 2003).
    Bu ve bunlara benzer çabalar ile Tanzimat Dönemi’nde başlayan yenilikler uygulanmaya, öğretimde modern yöntemlere geçilmeye çalışılmıştır.
    1908-1918 II. Meşrutiyet döneminde eğitim üstünde sıkça durulan bir konu olmuştur. Önceki yıllardaki eğitimde öğretmen, kitap, hafıza çok önemliyken, Akyüz’e (1999) göre Meşrutiyet Dönemi’nde bunlarla beraber tabiat, eşya, olay ve deney de önem kazanmıştı. Bu dönmede öğretmen merkezli eğitimden örenci merkezli eğitime akış daha belirgin olarak başlamıştır. Bunun en güzel örneği Köy Enstitüleri ana fikridir. Yine 1909 yılında Tatbikat Mektebi’ni (Uygulama Okulu) kurulmuştur. Kafadar’a göre (1997) Batı pedagojisinin temellerine dayanan eğitim anlayışının Türkiye’de yerleşmesinde rolü olan eğitimcilerin başında gelen Sâtı Bey, ilk kez projeksiyon cihazını İstanbul Darülmuallimi’nde kullanmıştır. Öğretmenlerin okulda araç-gereç kullanımına yönelimleri artmıştır.
    Özetle Öğretim Teknoloji terimi ülkemizde yeni bir terimmiş gibi görünse de 600 yıllık Osmanlı devletinden bu yana bu süreç başlamıştır. Eğitimde yapılmak istenen yenilikler çoğunlukla bireysel çabalarla olmuşsa da olumlu ilerlemeler kaydedilmiştir. Yukarda ki bölümlerde bahsettiğimiz gerek öğrencinin gitgide derse katılması, derslerde araç-gereçlerin girmesi, kademeli eğitime geçilmesi, yaparak öğrenme modellerinin uygulanması gibi birçok eğitim-öğretim yolları ve etkinlikleri oluşmuştur. Bu düzenlemeler Cumhuriyet Dönemi eğitiminin alt yapısını oluşturmuştur. Osmanlı da 1700’li yılların sonlarında başlayan öğretim teknolojisindeki çağdaşlaşma günümüzde devam etmektedir.

     
  • saat: 13 Kasım 2007 10:05 , Anonymous Adsız dedi ki...

    Makalede, Osmanlı Devletinde eğitime verilen önem ve eğitim şekilleri ayrıntılı bir şekilde ifade edilmiş. Eğitim sistemi nasıl olmalı sorusuna cevap arayan eğitmenlerimiz, uzağa değil, kendi tarihlerine göz atarlarsa, Osmanlı’daki eğitim anlayışını algılayabilir, daha verimli bir eğitim sistemi oluşturabilirler. Böylece batıya olan bağlılığımız bir nebze olsun azalabilir. Makale, tarihi değerlerimizi gün yüzüne çıkararak, aslında ne denli büyük bir gerileme içine girdiğimizi göstermektedir.
    Teorik olarak güzel bir makale fakat eksikleri olduğunu düşünüyorum. Sizin de söylediğiniz gibi, Osmanlı Devleti’nin yıkılma sebeplerinden biri de eğitime verilen önemin azaltılması ve eğitim sisteminin değişmesidir. Bu sürecin hangi padişah döneminde ne şekilde başladığı noktasında bilgi verilmemiş. Her iki-üç yılda bir eğitim sistemimiz değişirken, Osmanlı devletinde 300-400 yıl aynı sistemin kullanılması; ve değişiklik yapılmazken ülkenin gerileme değil ilerleme kaydetmesi inanılması güç bir olaydır. Aşağıda anlatacağım olay, Osmanlı devletinde eğitimin neden gerilemeye başladığını, din ve devlet işlerinin (eğitimde bir devlet işidir{günümüzde kullanılan laiklik anlayışından bahdetmiyorum}) birbirinden neden ayrılması gerektiğinin en iyi şekilde vurguluyor.
    Yavuz Sultan Selim; 1517 senesinde Mısır’a sefer düzenler. Savaşta galip olan Osmanlı Devletidir. Yavuz Sultan Selim İstanbul’a dönerken, başta mukaddes emanetler olmak üzere, Mısır’da bulunan birçok şeyi yanında getirir. O dönemde Mısır’da Eşari mezhebi yaygındır. Yavuz, bu mezhebin din adamlarından yaklaşık iki binini, eğitim amaçlı, İstanbul’a getirir. Mezheplerindeki inançları gereği pozitif bilimle ilgilenmeyen bu din adamları, eğitimde pozitif bilimlerinin çoğunun yeri olmadığını söylerler. Kur-an-ı Kerimdeki göklerle ile ilgili ayetleri kendilerine göre yorumlayıp, İstanbuldaki rasathanelerin yıkılmasını isterler. Bunun üzerine rasathaneler yıkılır ve yerine sadece din eğitimi veren medreseler inşa edilir.

     
  • saat: 13 Kasım 2007 11:08 , Anonymous Adsız dedi ki...

    Osmanlı Devleti çoğu alanda gelişmiş bir devlet olduğu gibi, eğitim alanında da ileri bir devletti. Makalede de anlatıldığı gibi bu büyük devletin yıkılma sebeplerinin başında eğitime verilen ilginin azaltılması ve sistemin değişmesi gelir. Bu gün batı düşünürlerin ortaya çıkardığı oluşturmacılık gibi kuramların aslında, Osmanlı Devletinde yüzyıllar önce doğduğu aşikardır.
    “Öğretmen, yanına medresede okuttuğu talebelerini alır ve çarşıya giderler. İhtiyaçlarını alırlar ve medreseye geri dönerler. Bütün talebeler kitaplarını açarlar ve derslerine çalışmaya başalrlar. Mehmet kitabın sadece yüzüne bakmaktadır. Öğretmen Mehmet’in dersi ile ilgilenmediğini, aklında başka bir sorunun olduğunu anlar ve Mehmet’in yanına gider. Mehmet ne düşünüyorun? diye sorar.
    Mehmet: Hocam çarşıda gördüğümüz cam bardaklar vardıya, acaba ben bir taşı elime alsam, o bardaklara fırlatsam, kaç tane bardağı kırabilirim?” der. Öğretmen bir süre düşünür sonra medreseden çıkar, bir süre sonra elinde bardaklarala geri döner. Mehmet’in eline bir taş verir ve şöyle der:
    Al bu taşı fırlat bardaklara bakalım kaç tane bardağı birden kırabiliyorsun?”
    Bu olay bütün dünyanın sahip olmaya çalıştığı öğretmen modellerinin Osmanlı Devleti’nde yüzyıllar önce mevcut olduğunu gösteriyor. Ne var ki, her güzel şeyin bir sonu olduğu gibi, Osmanlı güzelliği de sona ermiş, yerine TC’ni emanet bırakmıştır. Şu anda eğitim sistemimizde her ne kadar aksaklık olsa da, devletimiz büyük bir gelişim yolundadır. Makalede vurgulanan esaslar örnek alınarak sistemimiz daha da iyileştirilebilinir.

     
  • saat: 13 Kasım 2007 11:40 , Anonymous Adsız dedi ki...

    Üç kıtaya hükmetmiş bir imparatorluk olan Osmanlı, eğitim alanında da ileri seviyeye ulaşmıştır. O günün en iyi eğitim kurumlarını elinde bulundurmuştur. Her nedense devletin durumu eğitim kurumlarına aşırı derecede etki etmiştir. Devlet zirvedeyken eğitim kurumları kusursuz işlemiştir. Ama devlet bozulmaya doğru giderken en önce aksaklıkların başladığı yerlerin başında eğitim kurumları gelmiştir. Biz burada Osmanlıyı zirveye götüren eğitim kurumlarının nasıl olurda onun çöküşünü hazırlayan yerlerin başında geldiğini anlayacağız.
    Kesin olmamakla birlikte beylik döneminde eğitimin verildiği belli bir yerin bulunmadığı, yaptığım araştırmalar sonucu eğitim babadan oğla, ustadan çırağa doğru olmuştur.
    Osmanlı artık beylikten çıkıp devlet olma durumuna gelmiştir. Bu da her alanda olduğu gibi eğitim alanında da düzenlemeler ve yenilikler oluşumunu ortaya koymuştur. İznik’te ilk Osmanlı eğitim kurumu olma özelliğini taşıyan medrese açılmıştır. Bursa’nın fethi ile başkent buraya taşınmıştır. Bunla birlikte burada da medreseler açılmıştır. Bu da Osmanlının eğitime önem verdiğinin göstergesidir.
    Fatih’e kadar olan dönemdeki en önemli eğitim faaliyetleri I. Murat döneminde açılan askeri okullar ve II. Murat döneminde saraya eleman yetiştirmek için sarayda açılan Enderun okuludur. Fatih’in İstanbul’u fethiyle beraber, burayı bir bilim şehri yapma çalışmaları başlamıştır. Bu yolda ilk ve en önemli çalışma Sanh-ı Seman medreselerinin açılmasıdır. Aslında Osmanlı Devletinde eğitim en fazla önem Fatih zamanında verilmiştir. Tabi ki dağılma ve yıkılış dönemi hariç.
    Duraklama döneminde medreselerin yanında yabancı okulları da görürüz. Kapitülasyonların tanındığı Fransa’nın 1583 yılında açtığı okuldur. Saint Bendit adında ki ilkokul ilk yabancı okul olma özelliğine sahiptir. Yine bu dönemde askeri okullar ön plana çıkmıştır. Askeri okulları yenileme yerine onları iyileştirmeye gidilmiştir. Buda kalıcı bir çözüm getirmemiştir. Bu iyileştirmeler kısa vadeli olmuştur.
    Dağılma ve yıkılma dönemlerinde daha çok Osmanlı devletini kurtarma amaçlı eğitim çalışmaları yapılmıştır. Bu çalışmalar genellikle geçici yani padişahla sınırlı olmuştur. 1857 yılında maarifi umumiye nezareti kurulmuştur. Bu kurum günümüzün Milli Eğitim Bakanlığıdır. Artık eğitimin önemli bir olgu olduğu anlaşılmaktadır. Önemli eğitim kurumlarının başında sıbyan mektepleri gelmektedir. Sıbyan mektebi günümüzün ana okulu gibi bir eğitim kurumudur. Bu kuruma halk arasında mahalle mektepleri de denilmektedir. 1861 yılında nizamname adında bir karar çıkarılmıştır. Bu kararla askeri ve sivil okullar birbirinden ayrılmıştır. Ayrıca bu karar ile harbiye, bahriye ve tıbbıye dışında ki okullar maarif umumiye nezaretine bağlanmıştır. 1845 yılında harp okuluna öğrenci yetiştirmek için askeri liseler açılmıştır. Kuleli askeri lisesi, Işıklar askeri lisesi, Maltepe askeri lisesi gibi okullar bu dönemde açılmıştır. Ayrıca 1830 yılında yapılan antlaşma ile ayrıcalık kazanan ABD eğitim faaliyetlerine başlamıştır. Bu faaliyetler sonucu 1890 yılına kadar 465 okul açılmıştır. Yani anlaşılacağı üzere Osmanlı eğitiminde yabancı okullar önemli yer tutmaya başlamıştır.
    Osmanlı eğitim sistemi hep erkeklere yönelik işlemiştir. Kız öğrencilere yönelik pek bir faaliyet gösterilmemiştir. Kız öğrenciler ancak özel ders alarak okuyabilmiştir. Bu konudaki düzenleme 1861 de açılan kız rüştiyesi ile olmuştur. 1867 yılında ise halk okulları dışındaki okullara gitme hakkı herkese tanınmıştır. 1872 yılında rüştiyelerden sonra gelen idadiler açılmıştır. Günümüz liseleri gibi.

     
  • saat: 13 Kasım 2007 13:30 , Anonymous Adsız dedi ki...

    Halil İbrahim Kara

    Öğretim teknolojisi günümüzde çok yeni bir kavram olarak bilinmektedir. Oysaki incelendiği zaman bunun temellerinin Osmanlı Devletine kadar dayandığı görülmektedir.
    Sistematiği olmayan bireysel çabalarla oluşturulmuş ve dile getirilmiş olması bile günümüzden yüzlerce yıl önce bilinmesi açısından önemlidir.

    Modernleşme hareketlerine kadar medreseler en önemli eğitim kurumları olarak işlevlerini sürdürmüşlerdir. Bu dönemde bu kurumlarda ezberci anlayış hakimdir. Öğrencilerin aktif olduğu eleştirinin ve tartışma yönteminin uygulandığı görüşü, içinde istisnaları barındırmakla birlikte çok genel bir kanıdan uzaktır.

    Yine de İbrahim Hakkı Erzurumi gibi müderrisler derslerde not alınması, örgencilerin diğer öğrencilere derslerinde yardımcı olması fikrini savunmuşlardır. Buna bir anlamda öğrencilere grup çalışması yaptırmak olarak bakabiliriz. Zira grup çalışmalarında öğrenciler arasında bilgi alışverişi soru sorma gibi uygulamalar olduğu için öğrenme daha kolay gerçekleşmektedir.

    Avrupa hızlı bir aydınlanma içine girerken Osmanlı da bir duraklama içine girmeye başlamıştır. Osmanlının modernleşme çabalarıyla birlikte eğitim alanında da çağdaş eğitim uygulamalarına ve bunun sonucunda değişik materyallerin kullanımına gidilmiştir. Kara tahta, küre, harita… Böylece soyut kavramların değişik materyaller kullanılarak somutlaştırılması ve derslerin daha modern hale getirilmesi amaçlanmıştır.

    Medreselerden farklı olarak Avrupa düzeyinde eğitim vermek amacıyla Rüştiyeler kurulmuştur. Mühendishanede öğrencilerin ilk olarak sıralarda oturmaya başlamaları modernleşme çabalarının sonucunda olmuştur.

    Tanzimat döneminde aşamalı öğretime geçilmesi, kız ve erkek öğretmen okullarının açılması modernleşme çalışmalarına örnek olarak verilebilir.

    Yine bu dönemde resimli elifba’nın basılması öğretimde somut materyaller kullanmanın bir örneği sayılabilir.

    Hazergratlı Mehmet Refet yalnız şekillerin ve resimlerin gösterilmesi yetmez; problemi anlatmak, muhakeme etmek ve çözümlemek de gerekir. Sadece görmekle değil uygulama yapmakla gerçekten öğrenilir diyor. Bunu da öğrenci merkezli anlayışa çekebilir ve onun ışığında yorumlayabiliriz.

    Darülfünunda halk için derslerin konulması ve düzenli takip edemeyenler için de Takvim-i Vak’ayi de derslerin yayınlanması, bana günümüzde yeni sayılabilecek uzaktan eğitim metodunu çağrıştırıyor. Bunun o dönemde uygulanmış olması geçekten düşündürücüdür.

    Dönemin önemli bilim adamlarının kitaplarına bakıldığında günümüz pedagojisine yakın bilgilerinin olduğu görülüyor. Derslerin canlı(aktivitelerle) yapılması, çocuklara sevgi gösterilmesi, derslerin oyun şeklinde gösterilmesi örnek olarak verilebilir. Yapılanların bireysel düzeyde kaldığı görülmektedir. Bizim için önemli olan bireysel düzeyde de olsa o dönemde dile getirilmiş olmasıdır.

     
  • saat: 15 Kasım 2007 01:21 , Anonymous Adsız dedi ki...

    Makalede osmanlı devletinin kuruluk döneminde öğretimde yoğunluğun medreselerde olduğunu görüyoruz.Öğretim genelde öğretmen merkezli ve tek materyal olan kitapla olmuştur.Daha sonra yenilikler yapılarak bir üst kademe olan rüştiyeler kurulmuştur.Eğitim alanındaki önemli değişikliklerin tanzimat döneminde yapıldığını söyleyebiliriz.Eğitim işlerinden sorumlu ilk kuruluş bu dönemde kurulmuştur ve öğretim aşamalı hale getirilerek sistemleşmeye gidilmiştir.Aynı zamanda gazetede dersler yayınlanarak bugün çok yaygın kullanılan uzaktan eğitimin temelleri atılmıştır.II.Apdülhamit döneminde de öğretim yöntemleri ve ders programlarındfa düzenlemeler yapılmıştır.Bu dönemde materyal sayısının da arttığını görüyoruz.II.Meşrutiyet döneminde ise artık öğretmen merkezli öğretimden yavaş yavaş öğrenci merkezli öğretime geçildiğini görebiliriz.Bu dönemde ayrıca öğretmen adaylarına şu anda uygulanan staj(uygulama)okulu kurulmuştur.Kısacası Tanzimat sonrası öğretim yöntemleri ve materyal kullanımı konusunda önemli değişiklikler olmuştur.

     
  • saat: 15 Kasım 2007 01:34 , Blogger Unknown dedi ki...

    DİLARA ERKAYMAN
    Bugünkü eğitimin anlaşılıp yön verilebilmesi için geçişten tabi ki faydalanılması gerekmektedir. Osmanlı Devletinin eğitim alanında 600 yıllık tarihini incelerken yapısının eyalet sistemine sahip olduğunu gözden kaçırmamak gerekir. İstanbul’da o dönemde batıdan getirtilen sanatçılar önderliğinde felsefe ve sanatın egemen olduğu bir eğitim ortamı oluşturulmuştur. Sınıf geçmeden ziyade kitap bitirmeye önem verilmesi anlatılan konunun tam kavranana kadar mücadele verilmesi çok önemli. Yani not tutma, soru cevap, öğrencini okuması, çalışıp gelmesi öğrenemeyenlerin bilenler tarafından çalıştırılması o dönemin eğitim sistemi şekli olmuştur. Şu anda öğrenci merkezli bir sistem var denmekle beraber görülüyor ki bilmeyenler yeterli hale gelinceye kadar o dönemdeki mücadele verilmiyor. Osmanlı Devletini batılılaştırmak için başlangıçta birçok taktik işe yaramamış ama Tanzimat ve II. Abdülhamit döneminde git gide bu sistem uygulanır olmuştur. Önce din derslerinden çok pozitif derslere ağırlık verilmesi, batıdan gelen her aydının bir fikri ile eğitimi değiştirilmesiyle ilgili görüşler sistemi allak bullak etmiş ve eğitim topluma uygun bir hal almamıştır. Hala bu durum devam etmektedir. Kendini ifade eden öğrencilerin oluşması için çaba sarf edildiği görülüyor. Ama bunu yaparken batılı öğrencilerle karşılaştırılmasından anlıyorum ki bizim toplumumuzun çocuklarına ne gerekirden ziyade başkalarına ait olan düşüncelerin empoze edilmesi işe yaramamıştır. Günümüzde öğrenciler hala kendilerini ifade edemediklerine göre ve birçok konuyu öğrenmeden sınıf geçmektedirler.

     
  • saat: 15 Kasım 2007 06:17 , Blogger Sniper dedi ki...

    Osmanlı Devletinde eğitim medreseler, sıbyan mektepleri, askeri mektepler, gayri Müslimlere ait mektepler gibi eğitim merkezleri tarafından veriliyor. Osmanlı dönemindeki eğitim, kuruluş ve yükselme devirlerinde daha çok öğretmen merkezli olmuştur. Reformlar ve askeri başarısızlar sonucu oluşturulmaya çalışılan eğitim ise daha çok öğrenci merkezli olmuştur. Buradan şunu çıkarabiliriz Osmanlıda eğitimin gelişmesi reformlar ve askeri başarısızlar sonucu olmuştur.
    Öğretim teknolojilerine ihtiyaç, öğrenilmesi önemli bilgilerin artışıyla doğru oranda artmıştır. Bilgilerin kısa sürede öğrenilmesi ve etkili olması için çeşitli yöntemler geliştirilmiştir. İlk olarak somut nesnelere yönelme olmuştur.(harita, küre, v.b.). böylece görselliğin önemi anlaşılmış, görerek öğrenme teorileri geliştirilmiştir.
    Yetersizlikler doğrultusunda sürekli değişim ve yenilikler süre gelmiştir. Bu değişiklikler aşama aşama geliştirilmiş ve günümüze kadar gelmiştir. Her aşama bir önceki aşamayı kapsayacak şekilde gelişmiş ve uygulamaya geçirilmiştir. Görerek öğrenmenin önemi anlaşılmış, bunu yaparak öğrenme takip etmiştir.
    Eğitim üzerinde sıkça durulup, konuşulan ve tartışılan dönem ise II. Meşrutiyet dönemi olmuştur. Çağdaş düşüncelerin Osmanlıya aktarılması ise II. Meşrutiyet döneminde batıdan gelen süreli yayınlar ve Avrupa’ya gönderilen öğrenci ve araştırmacıların aracılığıyla olmuştur.

    Yorumlayan Osman Akar

     
  • saat: 15 Kasım 2007 08:30 , Blogger MertAlp dedi ki...

    Makaleden okuduğum üzere öğretim teknolojilerinin uzun bir geçmişi var.İlk başlarda eğitim öğretmen merkezli olup , bazı düşünürler öğrenci merkezli bir yaklaşıma değinmişler fakat devrin gereklerince bunu pek sağlayamamışlardır.İlk başlarda kullanılan materyaller davranışçı bir yaklaşımı esas almıştır.Amaç sadece öğretmek olup , araştırmacılığı hep arka planda bırakmıştır.O dönemdeki öğrenciler bilgi yüklenmesi gerekilen makineler konumundadır.Fakat Değişen çevre şartları öğrenmede kullanılan materyalleri ve uygulanan öğretim sistemlerinin değişmesi gerektiği sinyallerini vermeye başlamıştır. Nitekim bu amaçla değişik öğrenme sistemleri geliştirilmiştir.Önceleri öğretmen merkezli olan eğitim sistemi yerini öğrenci merkezli eğitim sistemine bırakmıştır.Soyut kavramların somutlaştırılmasına gidilmiş.Öğrenci araştırmacılığa yönlendirilmeye başlamış ve öğrenci artık eğitimde aktif bir konuma gelmeye başlamıştır.Derslerde görselliğe önem verilmiştir.Böylelikle eğitimin kalitesinin arttığı gözlemlenmiştir.Gelişen teknolojiye paralel olarak bilgi yığılması olmuş , bireylerin bilgiyi daha hızlı öğrenmeleri gerekmiştir.Bu da öğrenmede değişik tekniklerin kullanılması gerçeğini apaçık ortaya koymuştur.Bu da elimizdeki materyallerin nasıl iyi kullanılabileceği sorusuna cevap vermekten geçer.Bu noktaya odaklanan eğitimciler , gelişen teknolojiye paralel olarak eğitime farklı bir boyut kazandırmaya çalışmışlardır.Bilgisayarın icatı ile bu düşünce tam manasıyla yerine oturtulmuştur.Eğitimciler artık çok farklı tekniklerle kolay öğrenmeyi sağlayabilmektedir.(Hemde zamandan kaybı en aza indirgeyerek). Günümüzde öğrenme ise artık çok kolay.-Eğitim cd’leri , sunumlar , eğitsel oyunlar , videolar öğrenmenin vazgeçilmez materyalleri- ve yapılandırmacı eğitim sistemi yeni nesille birlikte gün geçtikçe yerine sağlamlaştırmaya devam ediyor.

     

Yorum Gönder

Kaydol: Kayıt Yorumları [Atom]

<< Ana Sayfa